Beykoz’dan Tokyo’ya

Serhat Yetimova (Dr.)
4 min readJun 12, 2024

--

Erdoğan Güven ile Japon eğitim sistemi, kültürü ve felsefesi üzerine bir yolculuk…

Bu belgesel projesine ve nehir söyleşilere başlamamın balıkçılıkla doğrudan bir ilgisi yok. Ama balıkçılığa merakım çok. Japonya ile de doğrudan ilgili değil ama Japonya’ya ve onun kadim kültürüne de çok meraklıyımdır. Denizcilik de bu merakın başat bir unsuru değil ama dalgaları ve balıkları seviyorum.

Bu belgesel projesi Türkiye’nin bir dönemine ışık tutmak amacıyla oluşturuldu. Türkiye’nin 70’li yıllarına denk gelen bu döneminde dünya standartlarında eğitim veren bir kurumun hazin dönüşüm öyküsünü anlatmaktı amaç. Okul ilk olarak İstanbul Balıkçılık ve Su Ürünleri Sanat Enstitüsü adıyla kuruldu ve sonra İstanbul Denizcilik ve Su Ürünleri Meslek Lisesi adını aldı. Bugün ise Beykoz Barbaros Hayrettin Paşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi şeklinde eğitim öğretime çok başka bir sistemle devam ediyor.

Dönemin cumhurbaşkanı Fahri Korutürk himayesinde ilk olarak 1 Ekim 1973’te eğitim hayatına başlayan okul, ülkemizde denizcilik, gemicilik, su ürünleri ve gıda teknolojisi alanlarında, mevcut deniz kaynaklarımızın da değerlendirilmesinde etkinlik gösteren elemanlar yetiştirme gayesiyle kuruldu. Türk-Japon Hükümetlerinin işbirliğiyle,1967–1969 yıllarında yapılan görüşmeler sonunda yapımına karar verildi. Japon yardım kurumu JICA(Jika)’nın destekleriyle inşaat 1969 yılında başladı. Bu tarihten itibaren 1979 yılına kadar Japon uzmanlar Türkiye’ye geldi. Tokyo Üniversitesi Su Ürünleri bölümünden birçok malzeme ve ekipman da okula getirildi ve uygulamalı eğitim imkanları arttırıldı.

Kuruluş yıllarında Türkiye’den Japonya’ya bir çok öğrenci eğitim almak için gönderildi. Japonya’dan da 40 civarı bir mühendis heyet Türkiye’ye gelerek bilgi ve teknoloji transferinde bulundu. Uluslararası olduğu kadar Kültürlerarası özelliği de olan bu okul deneyimi Türkiye’nin siyasi kaosa teslim olduğu o yıllarda bilimin aydınlatıcılığının ne kadar önemli olduğunu da gösteriyordu fakat bu ses iyi işitilemedi ve proje günümüze kadar gelecek şekilde geliştirilemedi. Harika başladı, büyük emeklerle ilerledi ama politik çıkar ve çekişmelerden kaynaklanan sebeplerle 80’lerle birlikte değişti, dönüştü ve sonrasında buharlaştı.

Modern Türkiye’nin ilk denizcilik okulu olan İstanbul Denizcilik ve Su Ürünleri Meslek Lisesi’nin kuruluşunda görev alan inci değerindeki öğretmenleri de bu tsunamide kendilerine başka yerler, üretim imkanları aradı. Bu hikâyenin en önemli isimlerinden biri olan, Japonya’ya gönderilen öğrenciler arasında olup da döndükten sonra denizcilik eğitimini bir ekole dönüştüren, çok sayıda proje ile birlikte öğrenci yetiştiren, Japonya’ya öğrenci gönderen, Türk-Japon kültür ve eğitim ilişkilerini derinleştiren ve bunu günümüze kadar sürdürenlerden biri ve belki de en önemlisi Erdoğan Güven oldu. Kendisi ile bu okulun kuruluş hikayesini, Japonya’da kaldığı dönemki yaşadıklarını konuştuk. Dahası Japon kültürünü, eğitim ve felsefesini de bu nehir söyleşiye dâhil ettik.

Sakarya’da gerçekleşen röportaj çekimlerinin sahne arkası

Balıkçılık ve Deniz Bilimcisi Nezih Bilecik bu okulun tarihini yazdığı “Denizler Çölleşmeden Balıklar Yok Olmadan Medeniyet Tarlasından Marş Marşla Geçenler” adlı kitabında Erdoğan Güven için şunları söylüyordu. Burada bir kez daha hatırlamak faydalı olacaktır.

https://www.kitantik.com/product/Denizler-Collesmeden-Baliklar-Yok-Olmadan-Medeniyet-Tarlasindan-Mars-Marsla-Gecenler_1br9qfwkft5axnm1fwh
s.93

Ben Erdoğan hocan büyük bir ilham ve feyiz aldım. Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen zihni o kadar genç ki inanamadım. Hala çok aktif, okuyor, düşünüyor, konuşuyor ve denizlerden ilham alan yaşama sanatını biliyor. O yıllarda yaşananları ise daha dün gibi hatırlıyor. Belleği muhteşem. Çok not almış, çok fotoğraf ve video çekmiş o dönem yaşananlara sadece izleyici kalmamış her sürecinde aktif roller üstlenmiş. Bir deniz ve balık bilimcisi olduğu kadar bir sosyolog gibi de dönemin gelişmelerini nitelikli bir gözlem ve edebiyat gücüyle anlattı bize. Kendisine minnettarız.

Türkiye 3 tarafı denizlerle çevirili olmasına rağmen denizlerin bilgisine en yabancı ülkelerden biri. O kadar ki tarihi bağlarla kültürel alışverişte olmamıza rağmen Japon kültür-eğitim düşüncesine de yabancıyız.

Bu nehir söyleşi ve sonrasında yapmayı planladığımız belgesel, Türkiye’nin çevresine coğrafi ve biyolojik olduğu kadar sosyal olarak da kronik bir yabancılık içinde olduğu bu günlerde bu komünal duvarları kırmaya ve bu bilinmezlikleri aydınlatmaya yardımcı olacak bir çekiç veya fener görevi görebilirse ne mutlu bize. Kendimizi başarmış sayacağız.

Erdoğan Güven gibi hocaların hocası kişiliklerden ilham alarak yüzümüzü gelişmiş dünyaya dönmenin ve oradaki bilgi, kültür ve felsefeyi alarak kendi topraklarımızı işlemenin 70’lerde olduğu gibi günümüzün siyasi ve toplumsal kaosundan kurtulmak için de bir reçete olduğunu hatırlattığını ifade etmekte yarar var.

Söz Erdoğan Güven hocada.

--

--

Serhat Yetimova (Dr.)

Doğuştan gazeteci. Sinema tutkunu. Yeryüzü Kaşifi. Seyyah. SAÜ Öğretim Üyesi. (Congenital Journalist. Cinema enthusiast. Voyager. Teaching staff at SAU)